10 Kasım 2011 Perşembe

ÇATIRTI

        A-  Görüyorum ki zeki birisin.
       
        B-  Yani bu iyi bir şey mi? Cahil olup da başkasının kalbinin sana rehberlik etmesi daha iyi değil mi?
       
        A-  Bilgeliğin arttığı yerde keder de artar. Ve bilgisini artıran derdini de artırır.
          
           Bu konuşma, Tarkovsky’nin yönetmenliğini yaptığı 1966 tarihinde gösterime girmiş olan Andrei Rublev  filminden. Yazımızın konusunu; düşünme, arama gayreti ve bunların meyvesi olan ‘bilgi’nin getiri ve götürüleri olarak belirlemeye çalıştık.
Yaradan’ın kendisinden razı olması ve ilmini daha da artırması için duacı olduğumuz sayın Dücane Cündioğlu vesilesi ile öğrendik ki âlimlerimiz  ‘Düşünme’yi, “aklın bilinenle bilinmeyen arasındaki hareketi” olarak tanımlamışlar.
Biz bu tanımdan yola çıkarak (Bilinenle-Bilinmeyen arasında aklın gerçekleştirdiği)  söz konusu hareketi hızlandırmanın, ancak zihni berraklaştırarak; onu bu koşuya hazır tutarak gerçekleşebileceğini söylemek durumundayız.  Buna daima “bilgiye aç olmak” dersek; bizce hata etmiş olmayız. Bu söylediklerimiz, kimsenin zihninde şaşkınlık yaratmayacak türden, daha basitleştirerek söylersek : “bilindik şeyler”  Fakat bir yazıdan beklenen, bilinmedik şeyler söylemesi; hayrete düşürmesi yahut duyguları cezbetmesidir. Satırlarımızın bunları yapma kudretinin olup olmadığını bilmiyoruz. Ama söylemekten niçin çekinelim öyle olması arzusundayız ve bunu önemsiyoruz.

 Bilgiyi artırmanın yolları herkesçe malum olduğundan bu konuda sözü daha fazla uzatmak fayda vermeyecektir. Asıl temas etmek istediğimiz konu: Bilgi ile birlikte gelen ve kemiklerimizi çatırdatan, dizlerimizi titreten ağırlıktır. Elde edilme yolu ne olursa olsun (akıl, deney, vahiy yahut mistik sezgi) bilgi, taşıması güç bir yüktür. Ve ilginçtir ki aynı yük, çok kuvvetli bir yakıttır; yükseliş için… Bilginlerden öğreniyoruz ki “Bilgi” tezatların ülkesidir ve eziyetlidir orada yaşamak. Bir kere sıklıkla karşılaştığınız “hamakat”e tahammül etmek zorundasınız. Bu hamakat, bilgi sahibi olurken yaşadığınız sızıları tekrar tekrar yaşatacaktır. Ama güzel bir tarafı vardır ki sizi kibre kapılmaktan kurtarır. Susmayı öğrenirsiniz. Bunun aksini yaşatması niçin mümkün olmasın. O da mümkündür. Tezatlar ülkesi olduğu söylemiştik.

Bilginin belki de en büyük riski, hakikati kaybetmektir. Fakat bu riske girmezden evvel “hakikat”  avuçlarınızda gibi görünse de size ait değildir. Küfrün öne sürdüğü fikirlerle göğüs göğüse çarpışmaksızın elde edilen imânın salahiyeti tartışmaya açıktır! Bununla birlikte tekrar edelim ki küfrün fikirleri ile çarpışmak ciddi bir risktir. Hakikatin kaybı!
            Şimdi tekrar söyleyelim: Bilgi ile birlikte gelen ağırlık dizlerimizi titretir, kemiklerimizi çatırdatır ve fakat  maveraya yükselmenin tek yolu bu çatırtıdan kaynaklanan irkilmenin sağlayacağı enerjidir.

7 yorum:

  1. Film izlenesi görünüyor,teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  2. yaklaşık 3.5- 4 saatlik bir film.:) Ama büyük beklentilere girmeden ve sabırla bekleyince keyif aldım.
    Yukarıdaki ve onlara benzeyen 3-5 cümle bana yetti.:)
    Ben teşekkür ederim ziyaretiniz için. :)

    YanıtlaSil
  3. Bilenin suali bilmeyenden çetin desene :)
    Şöyle de bir durum var; her bilen anlamış, sindirmiş değildir... Anlamış ve sindirmiş olan ise bilmediği iddiasındadır. Yeşermek için çatlamayı göze alma kıvamına erişmekte bilmekten değil de samimiyetten geçer... Nice gönül erbabı vardır ki ilmi gönülden gelir... Gönlü, daha büyük ilim sahibinin aynasıdır.Aynadan aynaya akis olur. Bilgiyi edinme maksadımı acep bilgiye sahip olanları birbirinden ayrı tutan?

    Selametle paylaşım ortağım,

    YanıtlaSil
  4. Öyle görünüyor paylaşım ortağım. Bilgi, muammayı daha da çetin hâle getiriyor.

    Hz. Ali'nin sözü idi yanlış hatırlamıyorsam: "İlim bir nokta idi cahiller onu çoğalttı."
    İlmi bir noktadan (muhakkak kalpteki bir noktadan) devşirenlerin varlığı mutlak..

    Senin bilhassa bahsettiğin, benimse yazıda (gafletimden olacak) parantez içerisine mahkum ettiğim kelimeler: Vahiy ve mistik sezgi, gönül aynasına El-Alîm isminin tecellisinden başka bir şey değil, sanırım.
    İlim ile meşgul bir zihin, şu minvalde bir şey demişti: "Herkes kendi Hira'sını yaşamalı"
    Önce şahsî tecrübe; sonra toplumsal tecrübe...
    Önce Hira sonra Medine.

    Bilgiyi edinme maksadı, mutlaka bilgiyi elde ettikten sonraki davranış üzerinde çok etkili.
    Talep ettiğimiz şey, 'hakikat' olabileceği gibi makam, refah vd. de olabilir.
    Fakat öyle zamanlar gelir ki ilhahî hikmetin neticesi olarak; makam için yola çıkanların gözleri hakikati berrak bir şekilde seçer.
    İbrahim Edhem'in yaşadıkları iyi misal olabilir belki de..

    Gönül aynamızın akse açık, parlak olması; bununla birlikte kavrama kabiliyetimizin ve basiretimizin de sapasağlam olması duası ile..
    Teşekkürler paylaşım ortağım.

    YanıtlaSil
  5. iki satır yazıp, sizden bu derinlikte ki cümleleri duymaya ne kadar alışık oldum bilemezsiniz:)

    YanıtlaSil
  6. Estağf. paylaşım ortağım.:)
    Kendisi ile iletişim kurmayı sevdiğim bir insan, geçenlerde dedi ki (hatta o hep böyle der) güzel düşünen güzel görür. Senin şimdi yaptığın da o misal..
    Sanırım bir eksikliğin neticesi bende bu. Kısa ve özlü cümeleler kurmayı beceremediğimden cümlelerin ayaklarının yere değdiğine ikna olana kadar yeni cümleler kurmaya devam ediyorum. Netice uzun ve sıkıntılı yazılar oluyor.
    Ama olsun, kendilerine teşekkürü borç bilirim, katlanıp okuyanlar var. :)

    YanıtlaSil
  7. hiç alakası yok ortağım, gayette keyifli okuyoruz :)
    Selametle,

    YanıtlaSil

diyorsun ki :