30 Eylül 2011 Cuma

yalın-ız

Esasen yalnızlık dediğimiz şey bizi bir "anlayan"ın bulunmaması halidir.
Bizi bir "anlayan"ın bulunmayışı biraz da bizim suçumuzdur. Aslında külliyen bizim suçumuzdur, diye düşündüğüm zamanlar çok oldu. Biz, iyi bir  "anlatan" olamadığımız için bizi bir anlayan bulunamıyordu kanaatimce. Düşüncelerimizi sağlamlaştırmak; bir şairimizin tâbiri ile onları berkitmek zorundaydık. Böylece onları berraklaştırıp muhataplarımıza en açık hâli ile sunmalı idik ki bizi bir "anlayan" bulunsun. Bunun için durmaksızın okuyup notlar alıyor, farklı alanlardan bilgi değilse bile mâlumat sahibi oluyorduk. Hâli hazırda bu durum devam ediyor.
Fakat ben dertlerimi anlatmak için yeni kelimeler öğrendikçe dertlerim büyüdü. O meşhur misaldeki çamura saplanmış eşek tam da benim işte. Çamur deryası büyüyor. Eskiden anlatamadıklarım, şimdi anlatamadıklarıma kıyaslanamaz. Korkarım ki, yok korkmam ama öyle tahmin ediyorum ki şimdi anlatamadıklarım, gelecekte anlatamayacaklarımın yanında devede kulak kalacak.
Hâl böyle oldukta kim söyleyebilir ki okumak bizi aydınlatacak ve bu yolla huzura kavuşacağız? Okumanın bizi aydınlatacağı doğru fakat bütün pislikler bu ışık sebebiyle çarpıyor gözlerimize.
Hâsılı : Huzur ümit eden bir an evvel kitabın kapağını kapatsın ve açsın televizyonu bilhassa sabah saatlerinde.